İlk yazımda da belirttiğim gibi, sayfamın içeriğine çok uygun olmadığı halde, sırf bilgiler ve fotoğraflar taze iken unutmadan kayıt altına almak ve ileride güzel bir anı olarak okuyabilmek adına İtalya tatili dönüşünde şehirlere göre ayırarak bir kaç yazı yayınladım, bildiğiniz üzere.
Bu yazı ve fotoğraflar, özellikle yakın dönemde ilk kez İtalya'ya gitmeyi planlayanların oldukça ilgisini çekti ve akıllarda oluşan sorularla ilgili bir çok e-posta ve mesaj aldım.
Kişiye göre beğeni kriterleri ve memnuniyet derecesi elbette farklıdır fakat benim gibi turla gitmeyi düşünenlere fikir verebilmek adına bu yazının sonunda, kendi izlenimlerimi de küçük notlarla paylaşmak istedim. Umarım faydalı olur.
Önce Venedik görüntüleri...
San Marco Meydanı, Bazilikası, Dükler Sarayı, Saat Kulesi, Büyük Kanal
Kazanova'nın Evi
ve Milano...
Bahçe/orman görünümlü teras ve çatılar enteresandı.
Dünyanın en pahalı mermerinin döşenmiş olduğu yollar.
Sforzesca Kalesi
Galleria Milano
Milano Dom'u
Mlano'da yediğimiz enfes tiramisu ve tatlılar ile tatlı bir kapanış.
Tur şirketi ile ilk kez İtalya'ya gidecekler için dipnotlar:
Tur şirketi/organizasyon: Ben ETS Tur'un organizasyonu ile oluşturulan özel bir gurupla gittim. Katılımcıların çoğu tandığımız kişilerden oluşuyordu. Bu açıdan oldukça keyifli bir seyahatti. Yaklaşık 300 kez İtalya'ya giden rehberimiz Davut Bey, son derece bilgili, ilgili ve dikkatli bir rehberdi. Konuya hakim oluşu, otobüste dahi sürekli konuşmaya ve anlatmaya devam etmesi, tüm sorulara gayet açıklayıcı bir şekilde, sıkılmadan, tek tek yanıt vermesi, her gördüğümüz şehir için kendi cd arşivinden seçtiği film ve belgesellerle konuları desteklemesi çok güzeldi.
Oteller: İlk gittiğimiz şehir eski Roma'da hiç yeni bina olmaması nedeniyle, oteller de eski binalarda değişiklik yapılarak oluşturulmuş. Türkiye'deki oteller ile kıyaslamayarak, sadece temiz olmasını ümit ederek giderseniz daha mutlu olursunuz diye düşünüyorum. Kahvaltı Continental. İki çeşit peynir, kruvasan, jambon (domuz), reçel, bal, tereyağı ve bir meyve. Peynir bizim damak tadımıza çok hitap eder şekilde değil. Zeytin yeme alışkanlığı yok gibi. Roma'da adım başı süpermarket ya da en azından ihtiyaçlarınızı karşılayacağınız küçük bir market bulmak çok çok zor, hatta imkansız. Bu yüzden yanınızda peynir ve zeytin hatta poşet çay götürebilirsiniz. Çocukları ile birlikte gidecek ailelerin çok daha detaylı hazırlanmasında fayda var.
Floransa'daki otelimiz Roma'ya göre çok daha iyiydi. Yukarıda yazdıklarıma ek olarak her gün domates, zeytin, taze pişmiş leziz erikli tart ve kek de vardı.
Bizim 5 yıldızlı otel anlayışımıza uyan en iyi otel ise turun son günlerinde Venedik - Padova'da kaldığımız oteldi. Onun için detay yazmaya gerek olmadığını düşünüyorum.
Hava: İlk varış noktamız Roma'da hava oldukça sıcaktı. Antalya ile eşdeğer olduğunu söyleyebilirim. Kuzeye doğru çıktıkça yavaş yavaş serinledi. Son şehir Milano İstanbul gibiydi.
Tax Free/Alış-veriş: İtalya'da tax free (harcamalarınız için geri alabileceğiniz vergi iadesi) sınırı, aynı mağazadan yapacağınız alışverişlerde, parfümeride 180 €, diğer ürünler de ise 150 € ve üzeri olarak belirlenmiş. Bu tutar ve üzerinde yaptığınız harcamalardaki vergiyi geri alabiliyorsunuz. Tavsiyem, benim yaptığım gibi, bu işi havalimanına bırakmadan alış veriş yaptığınız yere yakın bir change ofice bularak halletmeniz ve nakit olarak geri almanızdır çünkü havalimanına kaldığında ödememek için ellerinden geleni yapıyorlar ve kartınıza gönderileceğini söyleyip ödemeden çıkış yapmanızı sağlıyorlar. Buna canlı olarak tanık olduk ne yazık ki.
Alabileceğiniz hediye ve eşyalar:
Eski Roma'da alınabilecek çok fazla bir şey yok. Turun ikinci günü gittiğimiz Castelli Romani outlet'de dünyaca ünlü bazı markaların ürünlerine, normal değerlerine göre oldukça iyi fiyatlarla sahip olabilmeniz mümkün.
Göller Bölgesi (Castel Gandolfo - Nemi):
Nemi köyünden çilek, frambuaz ve böğürtlen reçelleri, lavanta ürünleri alabilirsiniz. Castel Gandolfo'daki hediyelik eşyalardan almanızı tavsiye etmem. Aynılarını Pisa'da çok daha uygun fiyata alabilmeniz mümkün olacak.
Napoli - Pompei:
Napoli'den makarna, limoncello ve sahildeki satıcılardan magnet alabilirsiniz. Makarnalar, moladaki benzin istanyonlarında da sık sık karşınıza çıkacak. Hatta bazen daha uygun fiyata. Pompei'de lavlardan yapılan süsler, kolyeler, mercan kolyeler gibi minik hediyelikler mevcut. Yapabildiğiniz kadar pazarlık yapmanızı tavsiye ederim.
Floransa - Toskana - Pisa - San Gimignano - Siena:
Floransa ve Toskana'dan, yani en sevdiğim güzergahtan mutlaka rengarenk gerçek deri çanta, kemer, fular alınmalı. San Gimignano'da sulu ve yağlı boya resimler, ev aksesuarları ve yine çantalar alınabilecek eşyalar arasında. Pisa'daki açık tezgahlar, minik süs, seramik maske, anahtarlık, magnet, dünyaca ünlü Murano camından kolyeleri en uygun fiyata alabileceğiniz yerler. Sahildeki Bangladeş'li satıcılardan çok güzel takı ve aksesuarları da yine pazarlıkla uygun fiyatlara alabilirsiniz. Bütün bunlar Venedik'te kat kat fiyatı artmış olarak karşınıza çıkacak.
Venedik - Milano:
Venedik'teki mağazalardan ev eşyaları, deri ve seramik masklar, Murano camından ince kolye, yine Murano camı olan küçük bayan saatleri, maskeler alabilirsiniz. Milano için zaten söylenecek çok fazla bir şey yok. Herkesin bildiği gibi Avrupa'da modanın kalbi olan şehir. Dünyaca ünlü markalar, hepsi aynı cadde üzerinde.
Yeme-içme: Bizi ilk karşılayan şehir Roma'da hayal kırıklığına uğradığımız en önemli husus. Sanırım hepimiz adım başı pizzacı ve makarnacı olacağını düşünüyorduk fakat yanılmışız. Özellikle tarihi ve en önemli caddelerde restoran ya da cafe yok. Sadece tarihi binalar. Ara sokaklarda bulunan pizzacı ya da makarnacıların da hepsinde lezzetin çok iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. En azından bizim denediklerimizde durum bu şekilde idi. Dondurması çok güzeldi elbette.
Otel konusunda olduğu gibi, Floransa ve civarındaki şehirler yeme - içme açısından da seçeneğin çok daha fazla ve lezzetli olduğu bir bölge. En güzel ve lezzetli makarnaları, pizzaları bu bölgede yedik.
Venedik'teki pizza da, San Gimignano'daki kadar olmasa da güzeldi. Milano'da İtalya'a has tüm yiyecekleri en güzel şekilde bulabileceğiniz restoran ve cafe'ler mevcut. Pasta ve tiramisu'yu öneririm.
Özetle, genel olarak bahsedecek olursam, öncelikle yayalara olan saygı son derece dikkat çekici. 1 kişi olsa dahi tüm araçlar yaya geçidinde mutlaka duruyor. Kornaya basılmıyor, hiç korna sesi duymadık. İstanbul trafiğindeki karmaşadan sonra bu detay oldukça ilgimizi çekti.
Roma'da neredeyse araçların tamamına yakını hatchback, sedan araba yok gibi. Hatta en çok 2 kişilik Smart'lar var. Bununla birlikte çok az çocuk ve bebek arabası gördük, yok gibi, çok ilginç ve dolayısı ile iki cümle birbirini anlatıyor aslında.
Rehberimizin vermiş olduğu bilgiye göre, İtalyanlar Türklerden çok çekinirlermiş. Hatta çocukları söz dinlemediğinde korkutmak için "Türk geliyor" cümlesini çok kullanırlarmış. Alışveriş yaptığımız bazı dükkanlarda ortalık curcuna olunca, satış görevlilerinin gülerek "Anneciğim Türkler" dediğine de bizzat şahit olduk.
Bununla birlikte İtalya'da müşteri memnuniyeti diye bir kavram yok. Pragmatik düşünce tarzının hakim olduğu ülkede, sizin turist olmanız ya da müşteri olmanız onlar için bir anlam ifade etmiyor. Ellediğiniz bir ayakkabı, ya da bir süs eşyası için mağaza görevlisi size çıkışma hakkını kendinde bulabiliyor. İş gücü değerli olduğu için patronlar için önce çalışanları sonra müşteriler gelirmiş. Yani durum bizdekinin tam tersi. Gezi sırasında en ilginç bulduğumuz durumlardan bir tanesi de buydu.
Efendim, sonuç itibarı ile benim genel olarak memnun kaldığım bir gezi, hayatımda tebessümle hatırlayacağım çok güzel anlardı. Darısı tüm gitmek isteyenlerin başına. Nice gezi yazılarında tekrar buluşmak dileği ile diyor ve bu yazı ile gezi notlarımı sonlandırıyorum.
Konsantre olmam gereken, trafiğin yine çok yoğun olacağı bir haftasonu beni bekliyor.
Hepinize güneşli, mutlu, ve huzurlu bir Cumartesi - Pazar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla...